NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَبُو بَكْرِ
بْنُ
خَلَّادٍ الْبَاهِلِيُّ
حَدَّثَنَا
يَحْيَى بْنُ
سَعِيدٍ عَنْ
سَلِيمِ بْنِ
حَيَّانَ
أَخْبَرَنَا
سَعِيدُ بْنُ
مِينَاءَ
قَالَ سَمِعْتُ
جَابِرَ بْنَ
عَبْدِ
اللَّهِ
يَقُولُ نَهَى
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَنْ تُبَاعَ
الثَّمَرَةُ
حَتَّى
تُشْقِحَ
قِيلَ وَمَا
تُشْقِحُ
قَالَ
تَحْمَارُّ
وَتَصْفَارُّ
وَيُؤْكَلُ
مِنْهَا
Cabir b. Abdillah
(r.a)'ın, şöyle dediği rivayet edilmiştir:
Rasûlullah (s.a.v.),
meyve işkâha (renklenmeye) başlamadıkça, onu satmaktan nehyetti.
(Ravilerden Süleym b.
Hayyân tarafından, şeyhi Saîd b. Mîna'ya):
Meyvenin işkahı nedir?
diye soruldu. O da:
Meyvenin kızarmaya veya
sararmaya başlaması ve yenilecek hale gelmesi, cevabını verdi.
İzah:
Buharî, buyu'; Müslim,
buyu'; Ahmed b. Hanbel, III, 320, 361.
Hadisin metnindeki;
meyvenin renklenmesi manasına gelen kelimenin if al babından, şeklinde okunması
caiz olduğu gibi, tef'îl babından şeklinde olması da caizdir. Elimizdeki Buharî
nüshasında ve Tecrid-i Sarih Tercemesi'nde ikinci şekilde olarak
harekelenmiştir. Sünen-i Ebî Davud'un tercemeye esas aldığımız baskısında ise
bu kelime şeklinde harekeli olduğu için biz kelimeyi tercemede if al babından
gösterdik ve "işkâh" dedik. Kelimeyi Türkçeleştirmeyip de aynen
alışımıza sebep, hemen peşinden ravi tarafından izah edilmiş olmasıdır.
Metinde,
"işkâh"ın ne olduğunu soran ve buna cevap veren şahısların kimler
olduğu hakkında hiçbir iz yoktur. Onun için, ilk anda sorunun Câbir'e sorulup
onun tarafından cevaplandırıldığı hissedilmektedir. Ancak Ahmed b. Hanbel'in
rivayetinde, işkâh'ın ne olduğunu soranın Süleym b. Hayyân, cevap verenin de
Saîd b. Mîna olduğu sarahaten bildirilmiştir. Tercememizde buna parantez
içerisinde işaret edilmiştir.
Yukarıda da
belirttiğimiz gibi, işkâh' veya teşkîh'in manası; çeşidine göre meyvenin
kızarmaya veya sararmaya başlaması, yenilebilecek hale gelmesidir, Saîd b. Mîna
bu manayı, if'al babında olan ve kelimeleri ile değil de ifîlâl babından olan
ve kelimeleri ile ifade etmiştir. Hattâbî bu durumu izah ederken şöyle der:
"Ravi ve demiştir.
Çünkü o bu sözüyle halis rengi mu-rad etmemiştir. Bu siga ancak dönmeye başlayan
renk İçin kullanılır. Bir kimsenin yüzü bir kırmızı bir sarı halde olursa
denilir. Ama yüzü tamamen kırmızı veya san olduğunda ve denilir."
Hattâbî'nin bu
beyanından anlıyoruz ki, "işkâh" veya "teşkîh" meyvenin
tam olarak kızarması ya da sararması değil” kızarma ve sararmaya başladığı
devirdir. Artık bu devrede meyve sulanmaya başlamıştır. Yenilebilecek hale
gelmiştir. Onun için ravi "işkâh"ın tarifine "yenilebilecek hale
gelmesi" kaydını da ilâve etmiştir.
Buharî şârihi Kirmanı;
üzerinde durduğumuz kelimeyi "Türüne göre meyvenin kırmızılığa veya
sanlığa dönmesidir" diye tefsir etmiştir.
Hattâbî bu hadisi,
meyvenin salahının görünmesinden maksadın; onun kızarmaya veya sararmaya
başlaması olduğuna delil gösterir. "Hz. Nebi (s.a.v.), bazı rivayetlerde
salahı görünmedikçe meyveyi satmayı nehyetmiştir. Bu rivayette ise, işkâha
başlamadıkça satışı nehyetmiştir. İşkâh da meyvenin sararması veya kızarması
olduğuna göre, meyvenin salahının görünmesi kızarmaya veya sararmaya
başlamasıdır" der. Ki bu Şâfiîlerin izahıdır.
Konu, bu babın ilk
hadisinde izah edilmiştir.